12 Aralık 2009 Cumartesi

S'ye

"melal" i kaybettin oysa merhamet bütün kötülüklerin anası idi, hiç sarhoş olmadan...

24 Kasım 2009 Salı

öğretmenler günü

günlerin anlam ve öenemlerini belirten konuşmalar...

aklıma nedense ilk bu geldi. güne anlamını veren bir şeyler var. bizler hayatımızda anlamlaşatıramadığımız şeylerle cebelleirken ne çok anlamlı günümüz var.

öyle karmakarşık yazacağı, kafam da öyle, duygularım da.. hissettiğim endişenin altında neler var:

beğenilmeme, kabullenilmeme belki de. çalıştığım yerdeki ruhu bir türlü içime çekemiyorum. başka olmak, kimselere benzememek tabiatımken bunu da başarıyorken bu başkaları gibi olmamıyşın kabullenilmeyişin tedirginliği ne ?

sahiplenmiyor kimse asla yangında ilk kurtarılanlar arasında olmayacaksın. senden başka her şey ve herkes çok öenmli.


bugün öğretmenler günü.
işte kendime ait bu yerde bile hayallerimin üstündeki tebeşir tozlarını silemiyorum. her şey dün gibi aklımda uyanıp jilemi giyeceğim ağzım kulaklarımda okula gideceğim, herkesten çok benim adım geçecek, ben çok sevileceğim, hep başaracağım...

evet dün gibi. arasam yazdığım kompozisyonu bile bulabilirim. bir gün öğretmen olarak bu sınıfta olacağım ve bu tebeşir kokusundan, bu karatahtadan hiçbir zaman ayrılmayacağım. sırf bu yazı okunurken sululuk yaptı diye hakan tokat yemişti, çünkü ben bu yazıyı kalbimle yazmıştım o zmaanlarda kalbimde okuldan başka hiçbir şey yoktu.. hala yok ve hayal gerçek oldu, o yazı benim hayatım oldu. okuldan, karatahtadan ayrılmadım, geceleri okulda olanları düşünüyorum, rüyamda öğrencilerimi görüyorum, beni bütün bu kaptırmışlık içinden alıp endişeler denizine sürüklüyorlar. neden ? neden kafamı karıştırıyorlar ? neden birilerine rahatsızlık verdiğimi düşündürüp beni huzursuz ediyorlar ?

biliyorlar! kaçıp gideceğimi biliyorlar. arkamda kalan kırıklardan beni bulabileceklerini de hiç kaybetmeyeceklerini de biliyorlar belki.

bugün öğretmenler günü.
ben öğretmenim, bugün öğretmenler günü.
hayatta sevinecek şeyler var:
bugün öğretmenler günü.
endişelendiğim şeylerin gerçek olmadığını biliyorum,
öğretmenim ben
onlar da
bugün onların da günü.
onlar benim hayal kırıklıklarım...

2 Ekim 2009 Cuma

yarımyamalak

gecelerin de bir kaderi var.

şiir yazabilmek ister miydim ? bir şiir yazacağım diye otursam ne kadar heyecenlanır neler hissederdim..

şimdi soruyorum kendime asıl olan yazı mı yazdıklarım mı ?

beni bir hayale inandırabilir miyim ?

27 Eylül 2009 Pazar

bilgisayar

açınca günün bütün sıkıntısını geçirecek bir şeyle karşılama ümidini besliyor bilgisayar. bu öğrenilmiş bir şey mutlaka. sanallığa bu kadar alışamamış olmamın nedeni ne acaba. bu hayal kırıklığını ümitle besleyen ne ?

karalama

hiçbir vedam istediğim kadar afilli olmadı. hayatım bugüne kadar beklemediğim kadar güzel olmadı. pişmanlıklarım boyumu aşmadı ama hep şikayet edecek çok şey buldum. kendimi hiç beğenmedim sanırım. olduğum gibi sevmedim kendimi. bunun içine girersek orada bulabileceğim şeylerin beni rahatlatacağını sanmıyorum. insanlar başları sıkışınca duymak istediklerini söylesin diye arayacak birilerini hayatlarına mutlaka iliştirirler. bunu en çok yapanlardan biriyim ya da biriydim diyelim şimdi ikna olabileceğim cümleyi ilk söyleyene büyük ikramiye vaad edeceğim. ikna olmak ne güzel bir şeymiş. hadi şuna kanmak diyelim. ne söylesem kanacak arkadaşlarım vardı benim. bu bir özleyiş değil. özlemiyorum hiçbir şeyi. aslına bakarsak geleceğimle ilgili büyük kaygılara da düşmüyorum. bazen bu kaygısızlığım kaygılandırıyor beni. ne oluyorum ?..

bazen imreniyorum birilerine bazen kıskanıyorum burun kıvırarak. kendime işkence edercesine yaşıyorum artık sanki. birilerinin ödemesi gereken bir bedel vardı onu üstlenmiş gibiyim. vicdan azabı olmaya o gece mi karar verdim? açıkyüreklilik diyor ya selim ileri hak veriyorum ben ona. bir insan ne yaşadıktan sonra intihar edebilir diye sormak isterim ona.

intihar üzerine çokça konuşmak istediğim bir konu ama kendimle konuşmak istemiyorum bunu. aslında hayatı hiçe saymaya çalışanların ne kadar sıkı tutunduklarına atıfta bulunmak istiyorum. belki yaşayarak intihar edebilmeyi dahi beceremeyen o ikiyüzlülükle alıp veremediğim bir şeyler var.

yazı bazen kendini bitirirmiş. öğrendim.

4 Eylül 2009 Cuma

mad world

biraz ertelenmiş bir yazı bu. olması gereken yerde değil, görmezden gelinmiş bir incinmişlik.. her yazının olduğu gibi bir hikayesi var biraz büyütülmüş saklanıp sevilmiş bir hikaye. kelimelere aldırmamak gerek yoksa öfkem geçecek..
mad worl: dün e-posta adersime gelen bir postada sözleri yazılmış ve dinleyen ne kadar etkilendiğinden bahsetmiş. herkesin bir mad worl'u mü vardı yoksa ?
uzun zaman olmuş.. yaklaşık üç yıl önce yine bir ramazan ayında gönderilmişti bu parça bana. dinle bak demiştir belki. neden ağladığımı dinlerken anlayabilirisin belki. oysa ben onun ağladığını anlayamadığım için zaten yeterince küskündüm kendime. birinin ağladığını bilmek bazen o kadar zor geliyor ki.. öğrencilerimi ağlamasınlar diye azarlıyorum ben. gözyaşlarından korkuyorum. onun gözyaşlarından da korktum. ağlamasından, acısından korktukça yaklaştım ama hiçbir zaman ağlamasına engel olabileceğime inanmadım bazen ben de ağladım, geçmedi.

bu böyle olmayacak bunlar değil onun için hissettiklerim. öfkem geçmesin. ağlasam da geçmesin ama o da ağlamasın..

1 Eylül 2009 Salı

2009

bitiyor olmasına rağmen alışamadığım belki yaşayamadığım bir yıl 2009. dahası var mezuniyyetimden beri hiçbir tarihle alakam yok. hiçbirini hatırlamıyorum, mezun olduğumdan beri iki yıl geçmiş mesela ama ben bunun idrakinde değilim çünkü bu zamanları yaşadığımı hissetmiyorum sanki başka bir zamanda başka bir alemde bir şeylerin değişip beni bulunmam gereken zamana taşıyacaklarını bekliyorum. bu yıllarda olması gerekenlerin olmamasıyla da ilgilidir belki. hayallerin zaman ipotek koymasıdır belki. hakları var hayallerim durdukları yerde yaşlandılar. en çok gözleri..
kpss sınavında bir soruda 2009 yılına ait bir tarihten bir şey soruyorlar "Allah'ım şaşırmış bunlar daha hazirandayız 2009 nisanı daha gelmedi ki.." diye soruya kulp takıyorum. bir tuhaflık olduğunu sınav sonrası kardeşimle soruları yorumlarken bunu söylediğimde anlamıştım. anlamış olmam işleri hep daha çok zorlaştırıyor, idrak kötü bir şey. 2010 geliyor ben hazır değilim daha önümde yaşanmışlıklarımı kendime kanıtlamam gereken iki yıl var.
umur samaz olmak istiyorum. hoop oldum ! 2009' a da "yürü git lan " demek istiyorum:
- yürü git lan !..

30 Ağustos 2009 Pazar

mürekkep balığı

yaşadığı dünya üzerinde kendini pek de normal bulmayan insan. normal bir insan bu saatte uyanık olmaz. bunu çok küçükken uyuyamadığı için ağlayarak annesinin yanına gittiğinde öğrenmişti. uyuyamıyorsa ters giden bir şeyler vardı ve bunu ancak annesi halledebilirdi. hayatımdaki uçurum sandığı her uykusuzluktan çekip çıkaran ya da buna gayret eden bir anne sahibi ayrıca. bu evlat olmayla ilgili de bir durum bunu da anlıyor. büyüdükçe değişen anlamlandırmalar var elbet ama annenin aklayıp paklayan kurtaran bir yanı hep çok anlamlı. bunları düşünürken aklıma hep doğduklarında yavrularını yalayan onları temizleyen hayvanlar geliyor ve bu bana sanki bir şeyleri anladığımı anlatıyor. yıkayıp aklayan anne. -annenin gözlerine git..-
normal insana tekrar gelirsek belki de çocukluğunu kaybetmeyen insana demeliyim, erken uyur uyumuyorsa bile kaygılı bir telaş duyar yarın için. işte mürekkep balığının anormalliği yarını için telaş duymuyor oluşundan. içindeki telaşı bir yerlerde unuttu. buna kayıtsız !
" neden ben diliyle anlatamadığını şimdi anlayamadı. siz deyin uyksuzluk ben deyim aidiyetsizlik."

27 Ağustos 2009 Perşembe

besmele ile

bu blog bir murekkepbaligi için oluşturulmuştur. bol bol mürekkeplene...