ben öğretmenim.
bunu herkesten saklamak istiyor gibiyim. nedenini bilmiyorum. meslekte iyice pişmediğim için ya da öğretmenliği meslek olarak göremediğim için. öğrencilik hayatım boyunca delice sarıldığım bir okuma sevdam vardı. nedenleri sosyolojik ya da psikolojik olabilir, neler olduğunu ben bulamıyorum. okulda tebeşir tozu olmaya razıydım.
şimdi tebeşir tozları boğazına yapıştığından bütün kışı hasta geçiren biri olarak ne farkım var öğrenciden bilemiyorum. bütün amatörlüğümle o tozlara tutumaya çalışıyorum.
öğretmen olduğumu unutup bunun keyfini yakalamaya çalıştığım anlarıma denk geliyorum bazen. ya da öğretmenleri olduğum o şaşkın yaratıklara bakıp kendimle övünmeye çalıştığım... dilimde akşamdan kalma oldukça içimden söylediğim bir parça.
işte o zamanlar bir şeylerin tadı geliyor zihnime azar azar. keyifle izliyorum kendimi, çevremde birbirlerini öldürmeye çalışan veledleri, mutsuz hizmetlileri, asık suratlı idarecileri....
evet şaşırıyorlar !
yüzümdeki keyif bütün sıradanlığıyla sıradışı geliyor onlara.
çok komik: geçenlerde bir arkadaşımız bir mimik sahibi olduğu fark etmiş. iki kaşının arasındaki çatıklık artık onun gamzesi.. meslek hastalığı dedik, güldük.
ve son sardunyalar...
mırıldandıkça teselli buluyorum. hikayemde nefes almaya, açmaya çalışıyorum.
mektepli sevgililerdik... nasıl masum söylemiş.
bunu okuyan gerçeğe denk gelen bir yanı var sanır.
oysa hepsi bir teselli. hepsi bizim tutunmaya çalıştığımız masumluğumuza yazılmış senaryolar. kimse yaşayamasa da kimse unutmadı. hep birimiz yaşayacak diye umutla bekledik. hala bekliyoruz.
27 Ekim 2010 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder